OBESİTE (ŞİŞMANLIK)

21. Yüzyılın Yeni Salgını: Şişmanlık

Günümüzde hastalık ve sağlık kavramlarında büyük bir değişim yaşanıyor. Artık bir hastalığı anlamak beraberinde ekonomiden politikaya, bilimden ticarete birçok kavramı da birlikte ele almayı gerektiriyor. Bir hastalık verili tarihsel koşulların bir ürünü olarak ortaya çıktığında bir yandan onunla mücadelenin bir sonucu olarak çareleri, tedavileri ortaya çıkıyor, diğer yandan ise bir endüstrisi ve pazarlama alanı oluşuyor. Son 30 yılın hem bir hastalığı hem de bununla girilen mücadelesi salgına dönmüş olan şişmanlık (obesite), bu çağdaş hastalıkların en önemli örneklerinden biri, yol açtığı kalp hastalıkları, kanser ve eşlik eden ruhsal bozukluklarla sağlık gündeminin en önemli sorunlarından biri olmaya adaydır. Ayrıca şişmanlığa karşı mücadelenin yeni rant alanları doğurduğunu, insanları güzel görünme ya da sağlıklı olma ikileminde sıkıştırdığını, umut arayışlarının yeni bir ticaret alanı yarattığını ve denetlenmeyen bu alanın yaşamı tehdit edici sonuçlara yol açtığını görmekteyiz. Sağlık medyasının zaman zaman bu konuları bilimsel bilgilerin sağladığı nesnellikten uzak bir biçimde sunmasının yarattığı bilgi yanlışlıklarına tanık olmakta, ehil olmayan kişiler tarafından yetki belgesi olmayan “klinik”lerde yapılan zayıflama tedavilerinin ne denli acı sonuçlara yol açtığını görmekteyiz

Şişmanlığın gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde çocuk, ergen ve erişkinler arasında önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu, hem çocukluk hem de erişkinlik döneminde sağlığı bozan risk etkenleri ile çocukluk çağı şişmanlığı arasında güçlü bir ilişki bulunduğunu söyleyebiliriz

Şişmanlığın nedenleri…

Oluşumunda bir çok etkenin rol aldığı şişmanlık ile başa çıkmak hastalığı tüm boyutlarıyla anlayabilmeyi gerektirir. Genetik etkenler, bazı beyin tümörleri, beyinde salgılanan bazı madde ve hormonların düzeyindeki değişmeler, çevresel etkenler, yaşam tarzı, beslenme alışkanlıkları, bazı ruhsal bozukluklar, bazı fiziksel hastalıklar, kullanılan bazı ilaçlar, fiziksel aktivitenin azlığı, birey hareketsiz kılan tv izleme ve bilgisayar kullanımı yeni alışkanlıkların ortaya çıkması şişmanlığın oluşumunda belirgin etkisi olan değişkenlerdir. Bunun yanında aile tutumları, akran etkisi, bireyin maruz kaldığı sosyal etkenler, sosyal olarak yetersizlik, ailelerin beslenme konusundaki bilgi yetersizlikleri, sosyo-ekonomik düzeyde düşüklük ve bunları bağlı ortaya çıkan yaşam biçimi önemli diğer etkenler olarak dikkati çekmektedir. Bu nedenler içinde son yıllarda belki de üzerine en çok konuşulması gereken noktanın beslenme tarzı ve bireyin sağlığı geliştirme yönünde sahip olduğu elverişsiz durumlar olduğunu vurgulamak gerekir.

Bireyin düşük kendilik değerine sahip olması, bedenini algılamada sorunlar, sürekli olarak değişkenlik gösteren kilo alma ve verme döngüsünün yarattığı ruhsal sonuçlar şişmanlığın oluşumunda etkili değişkenler içinde sayılmaktadır.

Obesite (Şişmanlık ) ile nasıl başa çıkılır?

Şişmanlığın, uzun soluklu bir mücadele olan sağaltımında ana hedefler kilo vermeden çok sağlıklı bir beslenme ve etkinlik yapma alışkanlığı kazanmadır. Bu yaklaşım daha çok olumsuz davranışları olumlu davranışlarla değiştirme, olumlu yeme tutumları geliştirme, etkinlik becerisi kazandırmaya odaklı davranışçı girişimleri içerir. Bunun için özellikle bu davranışları belirleyen çevreyi düzenlemek oldukça önemli bir süreçtir. Yeme alışkanlıklarının ve fiziksel etkinliğin farkında olmak, sorunlu yeme ve etkinlik davranışlarını görünür kılmak, aşırı yemeyi ortaya çıkaran ya da kolaylaştıran ortamları ve durumları saptamak, özellikle davranış değişikliklerini küçük adımlarla yapmak, bu değişiklik olumlu sonuç verdiğinde yeni değişikliği gündeme getirmek önemlidir. Yeme düzenini gözden geçirme, hareketsiz yaşantıyı değiştirme (özellikle TV izleme) ve aktivite seviyesini arttırmaya yönelik eğitimler başta gelmektedir. Bunun yanında koruyucu ve önleyici yaklaşımlar da tedavide dikkat edilmesi gereken diğer önemli hedefler olmalıdır.

Sonuç olarak, şişmanlık, genetik ve çevresel etkenlerin karmaşık etkileşimi sonucu ortaya çıkan, yaygınlığı giderek artan klinik bir sorun olarak, hem tedavisi hem de önlenmesi açısından farklı meslek alanları arasında bir ilişki ve eşgüdüm kurulmasını gerektirir. Yalnızca zayıflamaya yönelik tedavilerin tek başına yeterli olmadığını vurgulamamız gerekir. Özellikle bireyi aşırı yemeye iten ruhsal bozuklukların ele alınması ve psikiyatri uzmanının bu tedavi programı içinde yer alması en doğru yaklaşım olacaktır. Şişmanlık ile mücadelede önleyici ve koruyucu yaklaşımların öncelikli olduğunu, bu nedenle, şişmanlık gelişiminde belirleyici olan risk etkenlerinin saptanması, ortadan kaldırılması, bunun yanında sağlık kalmaya olanak veren uygun bir çevre oluşturulması, ulusal düzeyde bir beslenme politikasının geliştirilmesi gerektiğini vurgulamamız gerekir. Unutulmamalıdır ki, şişmanlık sadece bireysel bir sorun değil, ekonomik ve politik temelleri olan toplumsal bir sorun olarak ele alınmalı, bu çerçevede bir mücadele biçimi geliştirilmelidir.

Türkiye Psikiyatri Derneği, bünyesinde etkinlik gösteren ilgili tüm çalışma birimleriyle bir halk sağlığı sorunu niteliği kazanmış ve psikiyatrinin ilgi alanına giren şişmanlık (obesite) gibi her türlü fiziksel ve ruhsal bozukluğu daha iyi anlama, bu yönde bilimsel bilgi birikimini artırma, çözüm yolları üretme, tedavi yaklaşımları geliştirme ve bu verileri tüm ülke insanlarının kullanımına sunma sürecine elinden geldiğince katkı sağlamayı sürdürecektir.