Son yıllarda Fen Edebiyat Fakülteleri ya da Eğitim Fakülteleri Psikoloji Bölümünden mezun olanlar ile Eğitim Fakültesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü mezunları 'Özel Psikolojik Danışmanlık' adı altında TC yasalarına uygun olmayan biçimde hasta muayene ve tedavi hizmeti vermeye başlamışlardır. Son beş yıl içinde ise bu uygulamalar çığırından çıkmış ve 'yaşam koçluğu', 'eğitim danışmanlığı', 'kişisel gelişim uzmanlığı' gibi adlar altında felsefe bölümü mezunları, iktisatçılar vs. birçok kişi bu alanda çalışmaya, hasta görmeye, tanı koymaya ve tedavi etmeye başlamışlardır. Yapılan bu uygulamalar yasa ihlali ve halk sağlığının ehliyetsiz ve yetkisiz kişilerce suiistimali olarak değerlendirilmektedir. Türkiye Psikiyatri Derneği bu konudaki duyarlılığını bakanlığa bir dilekçe ile ileterek gerekli denetim ve yasal işlemlerin yapılmasını talep etmiştir. Bu gelişmeler ve kamuoyun yansıyan çeşitli olaylar çerçevesinde son günlerde ruh sağlığı alanında çalışan meslek gruplarının çalışma koşulları ve görev tanımları bazı basın yayın organlarında yoğun biçimde tartışılmaya başlanmıştır. Özellikle Nisan ayında Sağlık Bakanlığı tarafından İl Sağlık Müdürlüklerine gönderilen ve meslek topluluğumuz tarafında olumlu olarak değerlendirilen psikolojik danışma merkezlerinin kapatılması ile ilgili genelge ile bu tartışmaya daha da ivme kazanmıştır. Ruh sağlığı çalışanlarının görev ve yetkilerinin sıklıkla kötüye kullanıldığı ülkemizde bu çalışmaların yapılıyor ve tartışmaların yürütülüyor olması ülkemiz ruh sağlığı hizmetleri açısından büyük önem arz etmektedir.
Ülkemizde toplumun bir çok kesiminde ruhsal sorunlarla uğraşan meslek gruplarının tanımlamasını yeterince bilinmemektedir. Örneğin sıklıkla psikolog ya da psikiyatri hekimi (psikiyatrist) kavramları aynı anlamda kullanılmaktadır. Bu kullanım ile aslında aldıkları eğitim olarak çok farklı olan iki grup sıklıkla birbirine karıştırılmaktır. Ruh sağlığı ile ilgili sorun yaşayan kişiler nereye başvuracakları hususunda kararsızlık yaşamaktadır. Ruh sağlığı hizmeti bir ekip çalışması içerisinde yürütülmelidir. Ruh sağlığı ekibinin birer parçası olan dünyada ve ülkemizde uzun yıllardır işbirliği içinde çalışan psikiyatri hekimi ve psikologların görev tanımlamaları ile ilgili olarak Türkiye Psikiyatri Derneği basını ve kamuoyunu bilgilendirme sorumluluğu hissetmektedir.
Türkiye Psikiyatri Derneği T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanmakta olan Sağlık Meslekleri yasasında ruh sağlığı alanında çalışan meslek mensuplarının görev tanımlamalarına katkı sağlamayı sürdürmekte, bu amaçla hazırladığı dökümanları ilgili birimlere göndermektedir.
Bilimsel artalan:
1 - İnsan biyo-psiko-sosyal bir varlıktır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından sağlık biyo-psiko-sosyal olarak tam bir iyilik halinde olmak olarak tanımlanmaktadır.
2- Bu süreçlere ilişkin ortaya çıkan hastalık durumlarında tanı mutlaka hekim tarafından konur ve tedavi bütün tıp branşlarında olduğu gibi hekimin sorumluluğunda bizzat kendisi ya da koordine ettiği sağlık ekibi tarafından uygulanır.
3 - Bir yakınmanın ruhsal mı yoksa bedensel mi olduğu ancak iyi bir tıbbi öykü alma, tam bir fizik muayene ve özellikle de nörolojik muayeneden ve gerekli tetkiklerden sonra anlaşılabilir. Ruhsal hastalık tanısı da iyi bir tıbbi öykü alma ve ruhsal muayeneyi takiben konulabilir. Bu nedenle ruhsal hastalığı olan kişilerin muayene ve tedavi yetkisi ruh sağlığı alanında psikiyatri hekimlerine verilmiştir.
4- Dört yılık fen edebiyat fakültesi psikoloji bölümü mezunları ile eğitim fakültelerinin psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümünü mezunları öğrenimleri süresince hemen hiç bir kurumda yapılandırılmış, müfredatı kabul edilmiş ve uygulaması denetlenen bir klinik stajı yapmamaktadır. Kurumdan kuruma değişen 15 gün veya bir aylık süreler boyunca hastane ortamında bulunmak dışında ruhsal hastalığı olan kişilerle karşılaşmamaktadırlar.
5- Nasıl isimlendirilirse isimlendirilsin tıp eğitimi almamış kişi ya da meslek gruplarının hasta muayene etme, tanı koyma ve tedavi yetkisine sahip olarak faaliyet göstermeleri pek çok açıdan evrensel bilimsel görüşe ve halk sağlığının korunmasına aykırı bir durumdur. İnsan sağlığı ile ilgili olmasına karşın sağlık hizmeti dışında tanımlanan her hizmet sağlık bakanlığının yetki ve denetiminden kaçırılmış olur. Sağlık hizmetlerinin tek düzenleyicisi sağlık bakanlığı olmak zorundadır.
6- Tıbbi eğitim almamış kişilerin hiçbir şekilde psikiyatrik anlamda ruhsal bozulma/hastalık ile normal/sağlıklı ayrımını yapamayacağı bilimsel bir gerçektir. Tüm ruhsal hastalıkların tanısında “bu durumu açıklayacak fiziksel bir hastalık ya da madde kullanımının dışlanması” hayati öneme sahiptir.
Örneğin hipotiroidi belirtileri ile depresyon belirtilerinin ayrımını hekim dışı meslek gruplarının yapması beklenemez ya da hipertiroidili bir çocuğa dikkat eksikliği yanlış tanısı konulabilir.
Major depresyon fiziksel hastalıklara en çok eşlik eden psikiyatrik bozukluk olarak öne çıkmaktadır.
Depresyon bilinen/akla gelebilecek tüm fiziksel hastalıkların seyrini olumsuz yönde değiştirerek sağlık merkezlerinin kullanımını artırır, kişinin günlük yaşam kalitesini düşürür.
Tedavi edilmeyen depresyonun, özellikle kalp krizi geçirmiş kişilerde hastalığın seyrini kötüleştirdiğine dair bilimsel makaleler yayınlanmıştır.
7- İç hukukumuzdaki mevzuata göre ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı dışındaki ruh sağlığı çalışanları psikiyatrik hastalıkların tanı ve tedavi (psikoterapi ve/veya ilaç tedavisi) sürecinde tek başlarına yer alamazlar. Ruh sağlığı hizmetleri tedavi süresi boyunca da işbirliği içinde ve ekip halinde sürdürülmelidir. “Tedavi süreci” tanının tekrar değerlendirilmesi ve iyileşmenin takibinden ayrı düşünülemez. Tanının psikiyatri hekimi tarafından konulması sonrasında psikolojik tedavinin klinik psikolog tarafından, psikiyatri hekiminin dahil olmadığı bir süreçte yürütülmesi tanının tekrar değerlendirilmesi, eklenebilecek tanıların takibi vb. gibi konular açısından uygun değildir.
8- Yüksek Öğrenim Kurulunun 16.9.08 gün ve B.30.0.E.Ö.B. 0.00.00.01- 3584 sayılı yazısında psikologların tek başlarına muayenehane açıp psikiyatrik hastalıkların tanı ve tedavi sürecinde yer alamayacakları açıkça belirtilmektedir(Ek-1).
9- “Tedavi süreci” tanının tekrar değerlendirilmesi ve iyileşmenin takibinden ayrı düşünülemez. Tanının psikiyatri hekimi tarafından konulması sonrasında psikolojik tedavinin klinik psikolog tarafından, psikiyatri hekiminin dahil olmadığı bir süreçte yürütülmesi tanının tekrar değerlendirilmesi, eklenebilecek tanıların takibi vb. gibi konular açısından uygun değildir.
10- Ölçme ve değerlendirme testleri tanıya yardımcı yöntemler olup tek başına hastalık tanısı koydurucu özellik taşımazlar.
Örneğin EEG’de belirlenen patolojik bulgu tek başına epilepsi tanısı koymaya yeterli değildir, EEG nin normal olması da epilepsinin olmadığı anlamına gelmemektedir.
11-Bütün bayılmalar ruhsal kaynaklı konversiyon olarak değerlendirilemez. Ayırıcı tanı için tıp bilgisi gereklidir. Ruhsal kökenli bayılmalarla kan basıncı düşmesine bağlı bayılmaları ayırmak için bile tıp bilgisine ihtiyaç vardır.
12- Var olan eğitim mevzuatına göre klinik psikologlar üniversite ve yüksek okulların sosyal bilimler enstitülerinde yüksek lisans ve doktora programlarını tamamlamaktadırlar. Oysa klinik ortamda çalışacak ve hasta görecek psikologların da, psikiyatri hemşirelerinde olduğu gibi diğer tüm sağlık mensuplarıyla birlikte yüksek lisans ve doktora programlarını, sağlık bilimleri enstitülerinde yapmaları gerekmektedir. Sağlık bilimleri enstitüsü bu programlara katılanların klinik ortamda ve hastanede hasta görme ve tanı tedavi sürecine katkıda bulunma eğitimi almalarını sağlayacaktır.
“Meslektaşlarımıza tanı ve tedavi için başvuran yurttaşlarımızın bu konuda bilgilenmesi asıl dileğimizdir.”
Psikiyatrik bilgi ve uygulamalar bilimsel veriye dayalı olmak zorundadır. Son dönemde beyne ilişkin bilgi birikiminde artış olmuştur. Bu durum tedavi yöntemlerinde de eskisine göre daha hızlı değişiklikler ortaya çıkarmıştır. Ancak yeni bir tedavi yönteminin ya da ilacın deneysel çalışmalardan uygulama alanına girmesi için bilimsel ve etik olarak tanımlanmış süreçlerden geçmesi, etkili olduğunun kanıtlanması ve meslek topluluğunca kabul edilmesi zorunludur.